13 Jul 2010 11-HUD:
1632 Defa okundu
Puan:
![]() 11-HUD: 1 - Elif-Lâm-Râ. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herÅŸeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. 2 - (Şöyle ki:) Allah'dan baÅŸkasına kulluk etmeyin. Ben size O'nun tarafından müjde vermek ve uyarmak için gönderilmiÅŸ gerçek bir peygamberim. 3 - Ve Rabbinizin maÄŸfiretini isteyin, sonra ona tevbe edin ki sizi, belli bir süreye kadar güzel güzel yaÅŸatsın. Ve her fazilet sahibine layık olduÄŸu ihsanı versin. EÄŸer yüz çevirirseniz, ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım. 4 - Dönüşünüz yalnızca Allah'adır. O'nun da herÅŸeye gücü yeter. 5 - Dikkat edin! Görmüyor musunuz, onlar düşmanlıklarını gizlemek için göğüslerini çeviriyorlar. ÃŽyi bilin ki, onlar örtülerine bürünürlerken, neyi gizleyip, neyi açığa vurduklarını Allah biliyor. Muhakkak ki Allah, gönülde gizlenenleri de bilir. 6 - Yeryüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir canlı yoktur. O, onların karar kıldıkları yerleri de, emaneten durdukları yerleri de bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptadır. 7 - O, öyle bir Allah'dır ki, hanginizin daha güzel amel iÅŸleyeceÄŸini imtihan etmek için gökleri ve yeri altı günde yarattı. Arşı da su üstündeydi. Onlara "öldükten sonra tekrar dirileceksiniz" dersen, o kâfirler de kesinlikle sana: " Bu apaçık bir sihirden baÅŸka birÅŸey deÄŸildir." diyecekler. 8 - Ve eÄŸer bunlardan bir kısmının göreceÄŸi azabı belli bir süreye kadar erteleyecek olursak, o zaman da "onu engelleyen nedir ki?" diyecekler. ÃŽyi bilin ki, o azap onlara geldiÄŸi gün kendilerinden geri çevrilecek deÄŸildir. Ve o alay ettikleri ÅŸey kendilerini kuÅŸatmış olacaktır. 9 - Ve ÅŸayet insana tarafımızdan bir rahmet tattırır, sonra da onu kendisinden geri alırsak, şüphesiz o ümitsiz ve nankör bir kimse olur. 10 - Ve ÅŸayet ona dokunan bir sıkıntıdan sonra bir nimet tattırırsak, "Artık benden bütün kötülükler silinip gitti." der, mutlaka böbürlenir ve şımarır. 11 - Ancak (her iki halde de) sabır gösterip iyi ameller iÅŸleyenler müstesnadır. ÃŽÅŸte onlara bir maÄŸfiret ve büyük bir mükafat vardır. 12 - (Ey Resulüm!) Åžimdi belki sen, "Ona bir hazine indirilse, ya da beraberinde bir melek gezip dolaÅŸsa ya!" diyorlar diye sana vahyolunan vahyin bir kısmını terkedecek olursun ve bundan dolayı da göğsün daralır. Sen yalnızca bir uyarıcısın. Allah ise her ÅŸeye vekildir. 13 - Yoksa "onu kendi uydurdu" mu diyorlar? O halde sen de onlara de ki: "Haydi siz de onun gibi uydurulmuÅŸ on sûre getirin. Allah'dan baÅŸka çağırabileceÄŸiniz kim varsa onları da yardıma çağırın. EÄŸer doÄŸru söylüyorsanız" (bunu yaparsınız). 14 - Yok eÄŸer bunun üzerine size cevap vermedilerse, artık bilin ki, bu Kur'ân ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiÅŸtir. O'ndan baÅŸka ilâh yoktur. Artık müslüman oluyorsunuz, deÄŸil mi? 15 - Her kim dünya hayatını ve güzelliklerini isterse biz onlara amellerinin karşılığını orada tamamen öderiz. Bu hususta kendilerine bir densizlik yapılmaz. 16 - Fakat onlar öyle kimselerdir ki, ahirette kendilerine ateÅŸten baÅŸka bir ÅŸey yoktur. ÃŽÅŸledikleri ÅŸeyler orada boÅŸuna gitmiÅŸtir. Zaten bütün yaptıkları da batıldır. 17 - O dünyayı isteyenler, hiç Rabbinden açık bir belge üzere olan kimse gibi midir? O belgeyi yine Allah'dan gelen bir ÅŸahid olarak Kur'ân izliyor, ondan önce de bir rehber ve rahmet olan kitap, Musa'nın kitabı yine onu destekliyor. Böyle olanlar Kur'ân'a inanırlar. Hangi hizipten olursa olsun kim onu inkâr ederse, ona vaad edilen yer ateÅŸtir. ÃŽÅŸte bütün bunlardan dolayı sen de bu Kur'ân'dan şüphe içinde olma. Kesinlikle o haktır, Rabbindendir. Fakat insanların çoÄŸu iman etmezler. 18 - Üstelik bir yalanı Allah'a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Bunlar Rablerinin huzuruna arzolunacaklar, ÅŸahitler de şöyle diyecekler: "ÃŽÅŸte bunlar Rablerine karşı yalan söyleyenlerdir". ÃŽyi bilin ki: Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir. 19 - Onlar ki, Allah yolundan döndürmeye çalışırlar ve o yolu eÄŸri büğrü yapmak isterler. Üstelik onlar, evet onlar ahirete de inanmazlar. 20 - Onlar yeryüzünde (herkesi) yıldıracak deÄŸillerdir. Kendilerini koruyacak Allah'dan baÅŸka kimseleri de yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Üstelik onlar hakkı iÅŸitmeye tahammül edemiyorlardı ve de görmüyorlardı. 21 - Onlar kendilerine yazık etmiÅŸ olan kimselerdir. O iftira edip uydurdukları da kendilerinden yüz çevirip gitmiÅŸlerdir. 22 - Kesinlikle bunlar ahirette de en ziyade hüsrana uÄŸrayacak olanlardır. 23 - Fakat iman edip salih amel iÅŸleyenler ve Rablerine karşı edepli olanlar, güvenen ve itaat edenler var ya, iÅŸte bunlar da cennet ehlidirler. Onlar orada ebedi kalırlar. 24 - Bu iki ayrı grubun meseli, kör ve sağır ile gören ve iÅŸiten gibidir. Bunlar hiç eÅŸit olabilirler mi? Hâlâ düşünmeyecek misiniz? 25 - Andolsun ki, vaktiyle Nuh'u da kavmine gönderdik, O, onlara şöyle dedi: "Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım." 26 - "Allah'dan baÅŸkasına ibadet etmeyin! Ben, size gelecek acı bir günün azabından korkarım." 27 - Buna karşılık, kavminin ileri gelen kâfirlerinden bir kısmı dediler ki: "Biz seni bizim gibi insanlardan biri olarak görüyoruz, baÅŸka deÄŸil. ÃŽlk bakışta bizim ayak takımımızdan baÅŸkasının senin arkana düştüğünü görmüyoruz. Sizin bizden fazla bir meziyetinizi de görmüyoruz. Aksine sizi yalancılar sanıyoruz." 28 - Nuh dedi ki; "Ey kavmim! Peki ÅŸu söyleyeceÄŸime ne diyeceksiniz? Ben Rabbimden apaçık bir delil üzere isem ve O, bana kendi tarafından bir rahmet bahÅŸetmiÅŸse, size de onu görecek göz verilmemiÅŸse biz, istemediÄŸiniz halde onu size zorla mı kabul ettireceÄŸiz?" 29 - "Ey kavmim! Ben sizden herhangi bir mal mülk istemiyorum. Benim mükafatım ancak Allah'a aittir. Ve ben ona iman edenleri kovacak deÄŸilim. Onlar elbette Rablerine kavuÅŸacaklar. Fakat ben de sizi cahillik eden bir kavim görüyorum." 30 - "Ey kavmim, ben onları etrafımdan kovacak olursam, Allah'dan beni kim kurtarabilir? Siz hiç düşünmez misiniz?" 31 - Ben size "Allah'ın hazineleri benim yanımdadır." demiyorum ki. Ben size "Ben bir meleÄŸim." de demiyorum. O sizin kendinize göre, hor gördükleriniz hakkında "Allah onlara hiçbir hayır vermez." de demiyorum. Onların içlerindeki niyeti, en iyi Allah bilir. (Bu söylediklerimin aksini iddia etseydim) asıl o zaman zalimlerden olurdum. 32 - Dediler ki; "Ey Nuh! Bizimle didiÅŸip durdun, didiÅŸmende de çok ileri gittin. EÄŸer doÄŸru söylüyorsan, bizi tehdit ettiÄŸin ÅŸu azabı getir de görelim." 33- Nuh dedi ki; "Onu ancak Allah dilerse getirir. Ve siz O'nu yıldıracak deÄŸilsiniz." 34 - Ben size öğüt vermek istemiÅŸ olsam da, eÄŸer Allah sizi helâk etmeyi murad ediyorsa, zaten öğüt vermemin size bir faydası olmaz. Rabbiniz O'dur ve nihayet O'na döndürüleceksiniz. 35 - Yoksa "Onu uydurdu" mu diyorlar? De ki; "EÄŸer uydurdumsa vebali benim boynumadır. Bense sizin yüklendiÄŸiniz vebalden uzağım". 36 - Ayrıca Nuh'a şöyle vahyettik: "Bil ki kavminden ÅŸimdiye kadar iman etmiÅŸ olanlardan baÅŸka artık kimse iman etmeyecektir. Onun için yaptıkları ÅŸeylerden dolayı kederlenme." 37 - Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre gemiyi yap. Zulüm yapanlar hakkında da bana bir ÅŸey söyleme. Çünkü onlar kesinlikle suda boÄŸulacaklardır. 38 - Gemiyi yapıyordu, kavminden bazı ileri gelen gruplar, onun yanından gelip geçtikçe, onunla alay ediyorlardı. Nuh dedi ki: "Bizimle eÄŸleniyorsunuz, biz de sizinle tıpkı bizimle eÄŸlendiÄŸiniz gibi alay edip eÄŸleneceÄŸiz." 39 - O periÅŸan edici azabın kime geleceÄŸini ve o sürekli azabın kimin başına ineceÄŸini ilerde bileceksiniz. 40 - Nihayet emrimiz geldiÄŸi ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuÅŸup parladığı zaman dedik ki; "ErkeÄŸi ve diÅŸisi olan her canlıdan ikiÅŸer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiÅŸ olanların dışında, aileni ve iman etmiÅŸ olanları geminin içine yükle". Zaten beraberinde iman edenler çok az idi. 41 - Nuh dedi ki; "Allah'ın adıyla binin içine. Onun akışı da, duruÅŸu da (O'nun adıyladır). Hiç şüphesiz Rabbim gerçekten çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir. 42 - Gemi içindekilerle birlikte, daÄŸlar gibi dalgalar arasında akıp gidiyordu. Nuh ayrı bir yere çekilmiÅŸ olan oÄŸluna bağırdı: "YavrucuÄŸum, gel, bizimle beraber bin! Kâfirlerle beraber olma!" 43 - O, dedi ki; "Ben, beni sudan koruyacak bir daÄŸa çıkacağım". Nuh da "Bu gün Allah'ın merhamet ettiÄŸinden baÅŸkasını, Allah'ın bu emrinden koruyacak kimse yoktur." dedi. Derken dalga aralarına giriverdi. O da boÄŸulanlardan oldu. 44 - Allah tarafından denildi ki: "Ey yeryüzü suyunu yut! Ey gökyüzü sen de suyunu kes! Ve sular çekildi. Emir yerine gelmiÅŸ oldu. Gemi de Cudi dağı üzerine oturdu. O zalim kavme böylece dünyadan uzak olun denildi. 45 - Nuh Rabbine niyaz edip dedi ki: "Ey Rabbim! OÄŸlum benim ehlimdendi senin vaadin de elbette haktır ve gerçektir. Ve sen hakimler hakimisin." 46 - Allah: "Ey Nuh! O kesinlikle senin ehlin (âilen)'den deÄŸildir. Çünkü o salih olmayan bir amelin sahibidir. Hakkında bilgin olmayan bir ÅŸeyi benden isteme! Ben, seni, cahillerden olmaktan sakındırırım." 47 - Nuh: "Ey Rabbim! Ben bilmediÄŸim bir ÅŸeyi istemiÅŸ olmaktan dolayı sana sığınırım. Sen beni bağışlamazsan, bana merhamet etmezsen ben hüsrana uÄŸrayanlardan olurum. 48 - "Ey Nuh!" denildi, " Bizden bir selâm sana ve seninle birlikte olanlardan gelecek ümmetlere, kutluluk dileÄŸiyle gemiden in. ÃŽlerde kendilerini bir çok nimetten faydalandıracağımız, sonra da bu yüzden kendilerine tarafımızdan acıklı bir azap dokunacak nice ümmetler olacaktır." 49 - ÃŽÅŸte bunlar gayb haberlerindendir. Bunları sana vahiyle bildiriyoruz. Bundan önce bunları ne sen bilirdin, ne de kavmin. O halde sabret, akıbet muhakkak muttakilerindir. 50 - Âd kavmine de kardeÅŸleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baÅŸka bir ilâhınız yoktur. Siz sadece iftira edip duruyorsunuz." 51 - "Ey kavmim! Bu iÅŸ için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ecrim ancak beni yaratana aittir. Artık akıllanmayacak mısınız?" 52 - "Ey kavmim! Rabbinizden maÄŸfiret isteyin, sonra O'na tevbe edin ki, üzerinize gökten bol bol bereket indirsin ve sizi kuvvetinize kuvvet katarak çoÄŸaltsın. Gelin günahkâr olarak dönüp gitmeyin." 53 - Dediler ki; "Ey Hud! Sen bize açık bir mucize getirmedin. Biz de senin sözünle tanrılarımızı terk etmeyiz. Ve biz sana inanmayız." 54 - "Ancak ÅŸu kadarını diyebiliriz ki; "tanrılarımızdan bazısı seni fena çarpmış". O da dedi ki; "Allah'ı ÅŸahit tutuyorum, siz de ÅŸahid olun ki ben, Allah'a koÅŸtuÄŸunuz ortaklardan uzağım." 55 - "O'ndan baÅŸka herÅŸeyden uzağım, artık hepiniz toplanın bana istediÄŸiniz tuzağı kurun, sonra hiç bekletmeyin. 56 - "Ben muhakkak ki, hem benim Rabbim, hem de sizin Rabbiniz olan Allah'a dayanmaktayım. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, idaresi ve yönetimi O'nun elinde olmasın. Benim Rabbim, hiç şüphe yok ki, doÄŸru yoldadır." 57 - "EÄŸer, yine de yüz çevirirseniz, ben size ne ile gönderilmiÅŸsem, iÅŸte onu tebliÄŸ ettim. Ayrıca Rabbim, sizin yerinize baÅŸka bir kavmi getirir de siz O'na zerrece zarar veremezsiniz. Hiç şüphesiz O, herÅŸeyi koruyup gözetendir. 58 - Ne zaman ki emrimiz geldi, Hud'u ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet ile kurtardık, ayrıca onları çok ağır bir azaptan da kurtardık. 59 - ÃŽÅŸte Âd kavmi buydu. Rablerinin âyetlerini bile bile inkâr ettiler ve peygamberlerine isyan ettiler. BaÅŸa geçen her zorbanın emrine uyup arkasından gittiler. 60 - Hem bu dünyada, hem de kıyamet gününde bir lânetle izlendiler. Bilin ki, Âd kavmi, gerçekten Rablerini inkâr ettiler. Yine bilin ki, Hud'un kavmi olan Âd, defolup gittiler. 61 - Semud kavmine de kardeÅŸleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baÅŸka bir tanrınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O memur etti. Bu sebepten O'nun maÄŸfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder." 62 - Dediler: "Ey Salih,! Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zat idin. Åžimdi bizi babalarımızın taptıklarına tapmaktan mı engelliyorsun? Biz, doÄŸrusunu istersen bizi davet ettiÄŸin ÅŸeyden kuÅŸkulandıran bir şüphe içindeyiz." 63 - Salih dedi: "Ey kavmim! EÄŸer ben Rabbimden açık bir mucize üzerinde isem ve o bana tarafından bir rahmet bahÅŸetmiÅŸ ise, ben Allah'a isyan ettiÄŸim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten baÅŸka bir ÅŸey yapmıyorsunuz." 64 - "Ey kavmim! ÃŽÅŸte ÅŸu, Allah'ın diÅŸi devesi, size bir mucizedir. Bırakın onu Allah'ın yer yüzünde (otlaklarında) otlasın. Ve ona kötü bir maksatla el sürmeyin, sonra sizi yakın bir azap yakalar." 65 - Derken, o deveyi kestiler. Bunun üzerine Salih dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yaÅŸayın. ÃŽÅŸte bu, yalan çıkmayacak olan kesin bir vaaddir." 66 - Ne zaman ki, azap emrimiz geldi, Salih'i ve beraberindeki iman edenleri, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtardık, üstelik o günün periÅŸanlığından da kurtardık. Hiç şüphesiz Rabbin güçlüdür, mutlak üstündür. 67 - O zalimleri, korkunç bir gürültü yakalayıverdi de oldukları yerde çöküp kaldılar. 68 - Sanki orada güzel güzel yaÅŸayıp durmamışlardı. Bak iÅŸte Semud, gerçekten de Rablerine küfretmiÅŸlerdi. Bak iÅŸte nasıl yok olup gittiler. 69 - Andolsun ki, ÃŽbrahim'e de elçilerimiz (melekler) müjde ile geldiler ve "selâm" dediler, o da "selâm" dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi. 70 - Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar da "Korkma, biz Lut'un kavmine gönderildik." dediler. 71 - ÃŽbrahim'in karısı ayakta duruyordu bunun üzerine yüzü güldü. Ona ÃŽshak'ı ve ÃŽshak'ın arkasından da Ya'kub'u müjdeledik. 72 - "Vay başıma gelene!" dedi, "Ben bir kocakarıyım, kocam da yaÅŸlı bir adam. Bu gerçekten çok tuhaf bir ÅŸey!" 73 - Dediler: "Sen Allah'ın emrine mi ÅŸaşıyorsun? Allah'ın rahmeti ve berekâtı üzerinizdedir. Ey ev halkı! Muhakkak ki O, hamiddir (övülmeye lâyıktır), meciddir (cömertliÄŸi boldur)." 74 - ÃŽbrahim'den korku iyice geçip gidince, bu müjde de kendisine gelince, bizim (meleklerimiz)le Lut kavmi hakkında tartışmaya giriÅŸti: 75 - Çünkü ÃŽbrahim, çok yumuÅŸak huylu ve çok yufka yürekli (yanık kalbli) idi. 76 - Melekler: "Ey ÃŽbrahim! Bu konuda bizimle tartışmaktan vazgeç. Çünkü Rabbinin emri kesin olarak geldi ve onlara geri çevrilmesi mümkün olmayan bir azap gelecektir. 77 - Ne zaman ki, elçilerimiz Lut'a geldiler, bunların geliÅŸleri yüzünden Lut fenalaÅŸtı, eli ayağı birbirine dolaÅŸtı ve "Bu gün çetin bir gündür." dedi. 78 - Daha önceleri çirkin iÅŸler yapmış olan kavmi harıl harıl koÅŸup geldiler. Lut onlara: "Ey kavmim! ÃŽÅŸte size kızlarım, onlar sizin için daha temizdirler. Gelin Allah'tan korkun, beni misafirlerime rezil rüsvay etmeyin. Îçinizde hiç aklı başında bir adam yok mu?" dedi. 79 - Onlar: "Sen de bilirsin ki, bizim senin kızlarınla bir ilgimiz yoktur. Sen bizim ne istediÄŸimizi gayet iyi biliyorsun." dediler. 80 - Lut dedi: "Ne olurdu size karşı bir kuvvetim olsaydı, ya da çok sarp bir yere sığınabilseydim." 81 - Melekler dediler: "Ey Lut! Åžundan emin ol ki, biz Rabbinin elçileriyiz. Onlar sana asla zarar veremezler. Sen, gecenin bir kısmı olunca ailenle birlikte hemen buradan çık git. Îçinizden hiç kimse geri kalmasın, eÅŸin baÅŸka. Çünkü ona da onlara gelecek olan musibet gelecektir. Haberin olsun, helâk zamanları sabah vaktidir. Zaten sabah yakın deÄŸil mi?" 82 - Ne zaman ki, emrimiz geldi, o ülkenin altını üstüne getirdik ve üzerlerine istif edilip piÅŸirilmiÅŸ çamurdan taÅŸlar yaÄŸdırdık. 83 - Bu taÅŸlar Rabbinin katında damgalanmışlardı. Bunlar zalimlerden uzak ÅŸeyler deÄŸildir. 84 - Medyen'e de kardeÅŸleri Åžu'ayb'i gönderdik. Dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan baÅŸka ilâhınız yoktur. ÖlçeÄŸi de, teraziyi de eksik tutmayın. Ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. Bununla beraber yine de sizi kuÅŸatacak bir günün azabından korkuyorum." 85 - "Ey kavmim! Ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. Halkın malına densizlik etmeyin ve yeryüzünde fesatçılık yaparak fenalık etmeyin." 86 - EÄŸer mümin iseniz, Allah'ın helâlinden size ihsan ettiÄŸi kâr sizin için daha hayırlıdır. Bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü deÄŸilim." 87 - Dediler ki; "Ey Åžu'ayb, atalarımızın taptıklarını terketmemizi veya mallarımızda dilediÄŸimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa ki sen yumuÅŸak huylusun ve aklı başında bir adamsın." 88 - Åžu'ayb dedi ki: "Ey kavmim! Åžayet ben Rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve ÅŸayet bana, O kendi katından güzel bir rızık ihsan etmiÅŸse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? Ben size karşı çıkmakla sizi menettiÄŸim ÅŸeylere kendim düşmek istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiÄŸi kadar ıslah etmeye çalışıyorum. Muvaffakiyetim de ancak Allah'ın yardımı ile olacaktır. Ben yalnızca O'na dayandım ve ancak O'na döneceÄŸim." 89 - "Ey kavmim! Bana karşı gelmeniz sakın sizi, Nuh kavminin veya Hud kavminin veya Salih kavminin baÅŸlarına gelen musibetler gibi bir musibete uÄŸratmasın. Lut kavmi de sizden uzak deÄŸildir. 90 - Rabbinizden maÄŸfiret dileyin, sonra O'na tevbe ile yönelin. Şüphesiz ki, benim Rabbim çok merhametlidir, çok sevendir. 91 - Dediler ki: "Ey Åžu'ayb! Biz senin söylediklerinin çoÄŸundan birÅŸey anlamıyoruz. Ayrıca seni içimizde çok zayıf biri olarak görüyoruz. EÄŸer akrabaların olmasaydı mutlaka seni recmederdik (taÅŸa tutardık). Senin bize hiçbir üstünlüğün yoktur." 92 - Åžu'ayb dedi: "Ey kavmim! Benim akrabalarım size Allah'dan daha mı deÄŸerli ki, Allah'a sırt çevirip, onu unuttunuz? Muhakkak ki, Rabbim bütün yaptıklarınızı çepeçevre kuÅŸatmıştır." 93 - "Ey kavmim! Var gücünüzle yapacağınız ne varsa yapın! Ben de görevimi yapmaya devam edeceÄŸim. PeriÅŸan edecek azabın kime geleceÄŸini ve yalancının kim olduÄŸunu ilerde anlayacaksınız. Bekleyiniz, ben de sizinle beraber bekleyeceÄŸim." 94 - Ne zaman ki, emrimiz geldi, Åžu'ayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. Ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar. 95 - Sanki orada hiç güzel gün görmemiÅŸlerdi. Dikkat edin, Semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse Medyen de öyle yok olup gitti. 96 - Andolsun Musa'yı da âyetlerimizle ve apaçık bir belge ile gönderdik. 97 - Firavun'a ve cemaatine. Bunlar Firavun'un emrine uydular. Halbuki Firavun'un emri hak deÄŸildir. 98 - Kıyamet günü, kavminin önüne düşer. Artık o bunları ateÅŸe götürmüştür. O varılan yer, ne kötü bir yerdir. 99 - Hem burada, hem de kıyamet gününde lanetle izlendiler. Onlara verilen bu karşı destek ne fena bir destektir! 100 - ÃŽÅŸte bu helâk olmuÅŸ memleketlerin önemli haberlerindendir. Sana onu kıssa olarak anlatıyoruz. Onlardan yerinde duranlar da var, biçilenler (yok olup gidenler) de. 101 - Biz onlara zulmetmedik, onlar kendi kendilerine zulmettiler. Allah'ı bırakıp da taptıkları tanrılar, Rabbinin emri gelince kendilerine hiçbir fayda saÄŸlayamadılar. Hasarlarını arttırmaktan baÅŸka bir ÅŸeye yaramadılar. 102 - ÃŽÅŸte Rabbin, zalim memleketleri cezalandırdığı zaman böyle cezalandırır. Çünkü O'nun cezası çok acı, çok çetindir. 103 - Ahiret azabından korkanlar için bunda muhakkak ki, bir ibret vardır. O, öyle bir gündür ki, bütün insanlar onun için toplanacaktır ve o, öyle bir gündür ki, mutlaka görülecektir. 104 - Biz onu sadece belli bir süreye kadar geciktiriyoruz. 105 - O gün gelince Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuÅŸamaz. Onların kimi bedbaht, kimi de mutludur. 106 - Bedbaht olanlar ateÅŸtedirler. Onlar orada baÅŸka türlü soluyacak, baÅŸka türlü haykıracaklar. 107 - Onlar orada gökler ve yer durdukça duracaklar. Ancak Rabb'inin diledikleri baÅŸka. Çünkü Rabbin dilediÄŸini yapandır. 108 - Mutlu olanlar ise cennettedirler. Orada gökler ve yer durdukça duracaklar, ancak Rabbinin diledikleri baÅŸka. (Bu) ardı arası kesilmeyen bir ihsan olacak. 109 - O halde sakın ÅŸunların ibadet ediÅŸlerinden şüpheye düşme. Daha önce ataları nasıl ibadet ediyor idiyseler bunlar da öyle ibadet ediyorlar. Biz de kendilerine nasiplerini elbette eksiksiz olarak öderiz. 110 - Andolsun ki, Musa'ya kitabı verdik, yine de onda ihtilafa düşüldü. EÄŸer Rabbinden daha önce verilmiÅŸ bir karar olmasa idi, elbette haklarında hüküm verilmiÅŸ bitmiÅŸti. Muhakkak ki onlar, bundan kuÅŸkulu bir şüphe içindedirler. 111 - Gerçekten de onların her biri öyle kimselerdir ki, yaptıklarının karşılığını Rabbin kendilerine hakkiyle ödeyecektir. Çünkü O, onların yaptıkları her ÅŸeyden haberdardır. 112 - ÃŽÅŸte bundan dolayı emrolunduÄŸun gibi doÄŸru ol! Beraberindeki tevbe edenler de (doÄŸru olsunlar). Aşırı gitmeyin! Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır. 113 - Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyin ki, size de ateÅŸ dokunmasın. Allah'dan baÅŸka yardımcılarınız da yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz. 114 - Gündüzün her iki tarafında ve gecenin saçaklarında (gündüze yakın olan saatlerinde) namaz kıl! Muhakkak ki, iyilik kötülükleri giderir. Bu ise, düşünebilenlere bir öğüttür. 115 - Ve sabret! Çünkü Allah iyilik edenlerin mükafatını yitirmez. 116 - Sizden önceki devirlerden bakıyye sahipleri (kitap ehli) yeryüzünde bozgunculuktan vazgeçirmeye çalışsalardı ne iyi olurdu. Fakat onların içinden kurtardığımız pek az kimse bunu yaptı. O zulmedenler ise şımartıldıkları refahın peÅŸine düştüler ve hepsi de suçlu oldular. 117 - Senin Rabbin, halkları iyi ve ıslahatçı iken, o memleketleri haksız yere helak edecek deÄŸildir. 118 - EÄŸer Rabbin dileseydi elbette bütün insanları tek bir ümmet yapardı. Halbuki yine de ihtilaf edip duracaklardı. 119 - Ancak Rabbinin rahmetle yarlığadığı kimseler baÅŸka. Onun içindir ki, onları yarattı. Ve Rabbinin "Andolsun ki cehennemi cinlerden ve insanlardan tamamen dolduracağım" sözü böylece tamam oldu. 120 - Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiÅŸtir. 121 - ÃŽmana gelmeyen o kâfirlere de ki: "Elinizden geleni geri koymayın! Biz de yapacağımızı yapacağız." 122 - Siz bekleyin görün, biz de bekleyip göreceÄŸiz. 123 - Göklerin ve yerin gaybını bilmek yalnızca Allah'a mahsustur. Her iÅŸ O'na döndürülür. Sen yalnızca O'na ibadet et ve yalnızca O'na dayan. Rabbin yaptıklarınızın hiçbirinden gafil deÄŸildir. Makaleler « Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (Türkçe) » |