13 Jul 2010 29-ANKEBUT:
1660 Defa okundu
Puan:
![]() 29-ANKEBUT: 2 - ÃŽnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "ÃŽman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar? 3 - Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmiÅŸizdir. Elbette Allah, doÄŸruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır. 4 - Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar! 5 - Her kim Allah'a kavuÅŸmayı umuyorsa bilsin ki, Allah'ın tayin ettiÄŸi o vakit elbette gelecektir. O her ÅŸeyi iÅŸiten ve bilendir. 6 - Cihad eden ancak kendisi için cihad etmiÅŸ olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstaÄŸnidir. 7 - ÃŽman edip iyi iÅŸler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz. 8 - Biz insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye etmiÅŸizdir. EÄŸer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir ÅŸeyi (körü körüne) bana ortak koÅŸman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceÄŸim. 9 - ÃŽman edip iyi iÅŸler yapanları, muhakkak salihler (zümresi) içine katarız. 10 - ÃŽnsanlardan kimi vardır ki, "Allah'a inandık" der; fakat Allah uÄŸrunda eziyete uÄŸratıldığı zaman, insanların iÅŸkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "DoÄŸrusu biz de sizinle beraberdik" derler. Acaba Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen deÄŸil midir? 11 - Allah, elbette (O'na gönülden) iman edenleri de, iki yüzlüleri de bilir. 12 - Kâfirler, iman edenlere, "Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler. Halbuki onların hiçbir günahını yüklenecek deÄŸillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler. 13 - (Fakat gerçek ÅŸu ki) elbette kendi yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (baÅŸkalarını saptırmanın vebalini) taşıyacaklar ve uydurup durdukları ÅŸeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir. 14 - Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi. 15 - Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık. 16 - ÃŽbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demiÅŸti: "Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. EÄŸer bilmiÅŸ olsanız bu sizin için daha hayırlıdır." 17 - "Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz." 18 - EÄŸer (size tebliÄŸ edileni) yalan sayarsanız, bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen yalnız açık bir tebliÄŸdir. 19 - Allah'ın mahlukunu ilk baÅŸtan nasıl yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre kolaydır. 20 - De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baÅŸtan nasıl yaratmış bakın. ÃŽÅŸte Allah bundan sonra (aynı ÅŸekilde) ahiret hayatını da yaratacaktır." Gerçekten Allah her ÅŸeye kadirdir. 21 - O, dilediÄŸine azab eder, dilediÄŸine rahmet eder. Ancak O'na döndürüleceksiniz. 22 - Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Allah'tan baÅŸka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız. 23 - Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuÅŸmayı inkâr edenler var ya, iÅŸte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmiÅŸlerdir ve onlar için acıklı bir azab vardır. 24 - Kavminin (ÃŽbrahim'e) cevabı ise, "Onu öldürün, yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateÅŸten kurtardı. DoÄŸrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır. 25 - (ÃŽbrahim onlara) dedi ki: "Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uÄŸruna Allah'ı bırakıp birtakım putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiÄŸinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak, kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız da yoktur." 26 - Bunun üzerine ona sadece Lut iman etti. (ÃŽbrahim) de dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceÄŸim. Şüphe yok ki O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." 27 - O'na ÃŽshak ve Yakub'u bağışladık. PeygamberliÄŸi ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık. Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir. 28 - Lut'u da gönderdik. O kavmine demiÅŸti ki: "Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı yapıyorsunuz!" 29 - "(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz, ille de erkeklere yaklaÅŸacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak mısınız?" Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "DoÄŸru söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir bize!" 30 - (Lut:) "Ey Rabbim! Åžu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle" dedi. 31 - Elçilerimiz ÃŽbrahim'e (iki oÄŸul vereceÄŸimize dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceÄŸiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir." 32 - (ÃŽbrahim) dedi ki: "Ama orada Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduÄŸunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna; o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. " 33 - Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar arasında bulunan karın müstesna" dediler. 34 - "Biz şüphesiz bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceÄŸiz."(dediler). 35 - Andolsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret niÅŸanesi bırakmışızdır. 36 - Medyen'e de kardeÅŸleri Åžuayb'ı gönderdik ve Åžuayb, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit baÄŸlayın, yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi. 37 - Fakat onu yalancılıkla itham ettiler. Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar. 38 - Ad ve Semud'u da (helak ediverdik). Sizin için, (onların başına nelerin geldiÄŸi) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır. Åžeytan onlara yaptıkları iÅŸleri güzel gösterip onları doÄŸru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar. 39 - Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmiÅŸti de onlar yeryüzünde büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek deÄŸillerdi. 40 - Nitekim onlardan herbirini günahları sebebiyle suç üstü yakaladık: Kiminin üzerine taÅŸlar savuran rüzgarlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boÄŸduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı. 41 - Allah'tan baÅŸka dost edinenlerin durumu, kendine yuva yapan örümceÄŸin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. KeÅŸke bilselerdi. 42 - Allah, onların kendisini bırakıpta hangi ÅŸeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir. 43 - ÃŽÅŸte biz bu temsilleri insanlar için getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir. 44 - Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda, iman edenler için bir niÅŸane bulunmaktadır. 45 - Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir. 46 - Îçlerinden zulmedenleri bir yana, ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız da birdir ve biz O'na teslim olmuÅŸuzdur." 47 - (Resulüm!) ÃŽÅŸte sana (önceki kitapları tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz ona iman ediyorlar. Åžunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi ancak kâfirler bile bile inkâr eder. 48 - Sen bundan önce, ne bir yazı okur, ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuÅŸku duyarlardı. 49 - Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve ancak zalimler bile bile inkâr eder. 50 - "Ona Rabbinden (baÅŸkaca) mucize indirilmeli deÄŸil miydi?" derler. Cevaben de ki: "Mucizeler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım." 51 - Sana indirdiÄŸimiz ve onlara okunmakta olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette bir rahmet ve öğüt vardır. 52 - De ki: Benimle sizin aranızda ÅŸahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr edenler var ya, iÅŸte ziyana uÄŸrayacaklar onlardır. 53 - Senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. EÄŸer önceden tayin edilmiÅŸ bir vade olmasaydı, azab elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine mutlaka gelecektir. 54 - (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni) istiyorlar. Halbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuÅŸatacaktır. 55 - O günde azap, onları hem üstlerinden, hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara), "Yaptıklarınızın cezasını tadın!" diyecektir. 56 - Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yarattığım yeryüzü geniÅŸtir. O halde yalnız bana kulluk edin. 57 - Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz. 58 - ÃŽman edip güzel iÅŸler yapanları, (evet) muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet köşklerine yerleÅŸtireceÄŸiz. (Böyle iyi) iÅŸler yapanların mükafatı ne güzeldir! 59 - Ki onlar, sabretmiÅŸ olup yalnız Rablerine güvenip dayanmaktadırlar. 60 - Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her ÅŸeyi iÅŸitir ve bilir. 61 - Andolsun ki onlara, "Gökleri ve yeri yaratan, güneÅŸi ve ayı buyruÄŸu altında tutan kimdir?" diye sorsan "Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar? 62 - Allah, kullarından dilediÄŸine rızkı bol bol verir, dilediÄŸine de kısar. Şüphesiz Allah, her ÅŸeyi hakkıyla bilendir. 63 - Andolsun ki onlara, "Gökten su indirip, onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye sorsan, mutlaka, "Allah " derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a mahsustur. Fakat çokları akıllarını kullanmazlar. 64 - Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, iÅŸte asıl hayat odur. KeÅŸke bilmiÅŸ olsalardı. 65 - Baksana, gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak (ihlasla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koÅŸmaktadırlar. 66 - Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler. 67 - Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken (öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar? 68 - Allah'a karşı yalan uyduran, yahut kendisine hak gelmiÅŸken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok? 69 - Ama bizim yolumuzda cihad edenleri, elbette kendi yollarımıza eriÅŸtireceÄŸiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir. Makaleler « Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır (Türkçe) » |